29 Kasım 2008 Cumartesi

Otopsi

Ah şu köşe başındaki dilenci ben olsaydım
Sabahtan akşama dek yolunda bekleyen
Seni her görüşünde ardından uzun uzun bakıp
Her defasında bir rahatlıkla konuşan
Dualarla biten cümleleri yüzüne haykıran
Gözlerinle temasa çalışan gözleri aslında kıvrımlarında dolaşan
Her görüşünde seni daha da efkarlanan olsaydım

Olsaydım da hani
O dilenci bakmamış
O dilenci görmemiş
O dilenci duymamış olsaydı seni

Olsaydım da hani
O çirkin gözler kıvrımlarında dolaşmasaydı vücudunun

Ne kıskansaydım seni
Ne de kıskandırsaydın beni
Otopsi sonucum farklı olsaydı ah...

28/11/2008 - Okan KÖROĞLU

28 Kasım 2008 Cuma

Bana bıraktığın en harikulade hatıra


Uyuşmuş ellerin ellerimin içinde kaldı
Bana bıraktığın en harikulade hatıraydı

Yavaş yavaş dorğulup yatağımdan
'Minnettarım sana' ile başlayan
'Görüşmek üzere' ile sonlanan bir kapı önü seramonisiydi uyuşmuş ellerin

Bana doğru dönük yüzün yüzünden uyuşmuştu ellerin
Ve ellerinin uyuşukluğu sen giderken ellerimde kaldı
'Nasıl olsa gelecek'
ve nasıl olsa geldiğinde alacağın bir çift eldi elimdeki
Biraz geç de olsa anladım ki
Bana bıraktığın en harikulade hatıraydı

Kalbini bırakmanı isterdim kalkıp gittiğin yatağa
Bana bıraktığın en harikulade hatıra
kanlı
yerinden sökülmüş
durmadan ve inatla atan bir kalp olmalıydı

Beynini bırakmanı isterdim doğrusu doğrulduğunda
Bana bıraktığın en harikulade hatıra
yastığın üzerinde beyaz
ve beyazlığındadır ki etrafı kirletmemiş bir beyin olmalıydı

Bana bıraktığın
üzerine yattığın
ve uyuşmuş ellerinse eğer
yatağımda olduğun ilk ve son ana kadar
kalbin de, beynin de başkalarının malıydı
bana bırakman gereken en harikulade hatıraydı

27 Kasım 2008 / Kışla Okan Köroğlu

27 Kasım 2008 Perşembe

Büyüklere masallar: İntihar


Organlarını birbirine bağladı umutsuz prens
Kuleden sarkıttı barsaklarını
ciğerlerini, apandistini,
zehir aktı ciğerinden
apandistinden pislik...

Koro: Kötü şey umutsuzluk
Ama herkesde vardır
Bilinmez gerçek mutluluk
Ancak yaşarsan kârdır

Organlarını düğümledi, s
arkıttı kuleden prens
kalbi düğümün en altında
düğüm kalbinin ucundaydı

Koro: Kurtuluş değil atlamak k
urtuluş değil bırakmak
yavaşça inersin kuleden
eline organlarını alarak

Organlarını indirdi yere prens
kalbi yerlere çarptı
prens inmeden yere henüz
kalbi tamamen parçalandı

Koro: Beklersin gelmez kurtarıcı
Kurtarıcı olursun kalbine
kalbin parçalanır
yığılırsın olduğun yere

25 Eylül 2007- Okan Köroğlu

Kımıldamadan durmak üzerine



Beni kendine çekmeni özledim
Çekim alanına girmeyi
ve ister istemez sana doğru çekilmeyi özledim

Bir üst karakter olarak seni
ve senin çekiciliğini özledim

Hayatının en anlamlı modeli olmayı;
Hayatımın en boş zamanlarında,
en anlamsız anlarında karşına dikilmeyi özledim

Kımıldamadan sana bakmayı
ve kımıldamadan durmanın bir anlam ifade etmesini özledim senin nazarında

Her gün yeniden kalbimin röntgenini çekmeni
'Bugün de beni seviyorsun' demeni
ve beni dondurmanı özledim ilelebet saklayacağımız o kağıttan karelerde

06 Kasım 2008 - Okan Köroğlu

Ardımdan en çok ağlayan benim sevgilimdir

Elbet ele verecek kendini;
ardımdan en çok ağlayan benim sevgilimdir

Ben her ne kadar diretsem de
haber vermesem de ona onu sevdiğimi
O
'hiç bari' cenazemde dökecek yaşını
meraklı gözlerin merakını giderecek
gözetlenen cansız bedenimin üzerindeki soruları bitirecek
'ardından en çok ağlayan O'ydu' denilecek;
ele verecek kendini
çünkü tutamaz gözyaşını
ağlar O bilirim...

Mayıs 2006 - Okan KÖROĞLU


Aldatmak ve Sarhoş Ruh

Elimi salladığım zaman sana buğulu pencereden
Ne kendim gibiydim ne de sen

Salladığım eli indirdiğim zaman iki yanıma pencereden
Ne sen vardın içimde aslında ne de ben

İtiraf etmek gerekirse diye başlayan bir cümle kurmak üzereyken
İçimde cümlelere karşı savaş veren aldatmaya meyilli bir ruh
Ve ona karşı ayakta durmakta zorlanan
Rakı, şarap ve çokca cin çarpmış bir aşkın saf ve temiz hali vardı

Kısa ve açıkçası;
Ne aldatmaya yönelik bir tavrım vardı yanımdayken
Ne de böyle bir niyetim
En çoğundan yalnız kalmama planları yapsam da senden uzaktayken
Savaşı hep kazandı sarhoş tarafı ruhumun Her seferinde içmeden, iç geçirmeden...

16 Kasım 2008 Kışla
Okan Köroğlu